Kon-Tiki Müzesi: Oslo'da Tarihten İlginç Bir Kesiti Öğrenmeye Hazır Mısınız?

Salın genel görünümü

Bir arkadaşım bana Oslo fikriyle geldiğince hem sevindim hem şaşırdım. Daha önce hiç 4 saat uçmamıştım! Hem de hep adını duyduğum Kuzey ülkelerinden birine. Seyahat günü gelip çattığında bu "uzun" uçuş dışında kafamı kurcalayan tek şey şu düşünce silsilesiydi: "Önümüzdeki aylarda istifa eder miyim? Şehir de pahalı ama neyse fırsat bulmuşken gitmek lazım." Oslo, daha Türkiye'den nemalandığım teknolojisi (Oslo Pass) ve müzeleriyle gözümü epey boyadı (fiyatlarıyla kesinlikle hayır). Dönüşte, Ekim'de gittiğim bu gezinin iki ay sonrasında, Aralık başında istifa ettim. Etkisi var mı bilmem ama Oslo müzeleri arasında adını ilk defa orada duyduğum bir müzenin belki de etkisi vardır: Kon-Tiki Müzesi.

Müze, Oslo'daki Bygdoy Yarımadası'nda yer alıyor. Başka bir maceranın müzesi olan Fram Müzesi'yle yakın yakına inşa edilmişler. Girişinin yakınında bir İnka Totemi sizi selamlıyor. Müze binası tam kuzeye yakışır şekilde sade ve minimalist. Totem dışında içeride göreceklerimize dair bir ipucu yok. Binası Fram gibi büyük de değil. İçeri girer girmez bütün mütevazılığı ve aynı zamanda ihtişamıyla Kon-Tiki salıyla karşılaşıyorsunuz. (Aslında çıkışa yakın koymuşlar ama bizi kendine çağırdığından mıdır nedir, sondan başlamışız.) Müzeye girdiğimde salın replika olduğunu düşünmüştüm ama gerçeğiymiş. Hatta müzedeki hemen her şey gerçek çünkü zaten salda bulunan ekiptekilerden birinin desteğiyle kurulmuş. 1949'da geçici bir binada, 1957'de bugünkü binada açılmış, 1978 yılında da galiba biraz genişletilmiş. Müzenin içinde bir gemi daha var, Ra II olduğunu öğreneceğim. Müze içinde totemler, kısa bir tünel, deniz canlılarının örnekleri, bir Oscar heykeli, belgesel oynayan bir TV odası ve 8000 kitap var! Küçük bir bina ama çok şey anlatıyordu ama ne yazık ki hazırlıksızdık...

İki günlük kısacık sürede gidebildiğimiz Fram Müzesi, Viking Gemi Müzesi, (Çığlık tablosunun da bulunduğu) Oslo Ulusal Galerisi ve Norveç Kültürel Tarih Müzesi'nin hepsi gezmeye değerdi ama yeni bilgi sahibi olduğum Kon-Tiki beni çok daha farklı şekilde etkiledi. İki günlük tatili bile acabalar ile planlarken yıllar önce bir ekibin bilim uğruna atıldıkları 101 günlük çılgın maceranın kitabı, belgeseli ve filmi var. Belki de bunlarla birlikte beni içine daha fazla çekebildi. Geziden birkaç ay sonra Norveç yapımı filmini de izleyince bu gözü kara ekibin cesaretine olan hayranlığım arttı. O yüzden konunun derinlerine daldığım kısım müze ziyaretimin sonrasında başlıyor. Yazının devamında bu maceranın ayrıntılarını ve film hakkındaki fikirlerimi anlatacağım.

Salın içerisine bakış

Kon-Tiki Seferi


Kon-Tiki, İnkaların güneş tanrısı, sembolü de şöyle: http://www-staff.it.uts.edu.au/~jenny/photos/Oslo-Museums/slides/Kon-Tiki%20symbol%20Kon-Tiki%20Museum%20Oslo.JPG. Peki, Güney Amerikalı Kon-Tiki Norveçli bir bilim insanının dikkatini neden çekmişti? Thor Heyerdahl, Güney Amerikalı insanların Colomb öncesi zamanda Polinezya'ya yerleşmiş olduğuna inanıyordu. Bunu kanıtlamak için de o zamanda yapılan yolculuğun aynısını denemek istiyordu. Bir  ekip toplayacak, aynı Güney Amerikalıların yaptığı gibi, balsa ağacı kütüklerinden bir sal yapacak ve yanına radyo, saat ve sekstant gibi birkaç modern eşyanın dışında eşya almayacaktı. Amacı, temel olarak ve özetle, salın rüzgar ve akıntılar yardımıyla Güney Amerika'dan Polinezya'ya gidebileceğini göstermekti.

Tabii ki, bir gezginin böyle büyük bir macera için ihtiyaç duyduğu şey 50'lerde de aynıydı: para ve sponsor. Filmde biraz daha dramatik bir şekilde anlatılan para bulma kısmı gerçekte ne kadar zor oldu bilmem ama Heyerdahl, (yüzme bilmediği ve hiç yelkenli deneyim olmadığı halde) bu yolculuk için bireysel borçlar toplayabildi ve Amerikan Ordusu ona donanım bağışında bulundu. Ekibiyle Peru'ya gittiğinde Perulu yetkililer onlara tersane hizmetleri konusunda yardımcı oldu. Heyerdahl'ın 6 kişilik ekibi kendisi dışında şu kişilerden oluşuyordu:

* Erik Hasselberg: Yön bulucu bir denizci ve ressam. Salın üstündeki devasa Kon-Tiki sembolünü de o yapmış. Kon-Tiki'nin çocuk kitabını da resimlendiren kişi.
* Bengt Danielsson: Salın başgarsonu. Erzaktan ve günlük yemek payından sorumluydu. Ekibin tek İspanyolca bileni olduğu için çevirmenlik de yapmış. Ayrıca bu kitap kurdu, tam benim yapacağım gibi, sala bir sürü kitapla binmiş.
* Knut Haugland: Radyo uzmanı. İkinci Dünya Savaşı'nda bu alanda görev yapmışlığı var. Ekibin en uzun yaşayan elemanıymış ayrıca.
* Torstein Raaby: O da radyo yayınından sorumlu. Tecrübesini İkinci Dünya Savaşı'nda edinmiş.
* Herman Watzinger: Uzmanlık alanı teknik ölçümler olan bir mühendis. Heyerdahl'ın ekibine ilk dahil olan kişi. Yolculuktaki bütün kayıtları da o tutmuş. Bu kayıtlardan hava durumu gibi bilgileri içerenleri, okyanusun fazla incelenmemiş bu bölgesi hakkında ilgili kişilere bilgi de sağlamış.

Salın teknik özellikleri beni aşar. Dilerseniz Kaynak olarak en altta verdiğim bağlantıda daha ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. Ama filmde de karşılaştığım birkaç ayrıntıya değineyim. Salı birleştirirken hiç metal kullanılmamış çünkü yukarıda da değindiğim gibi Heyerdahl, Colomb öncesi zamanı birebir tekrarlamak istiyordu. Ayrıca bütün dramatik unsurlarına rağmen filmde bile yiyecek içecek konusunda sıkıntıya düştüklerinden bahsedilmiyordu. Yolculuklarının tam 101 gün süreceğinden emin olmasalar da yaklaşık hesaplarla tam olması gerektiği kadar erzakı yanlarına almış olmalılar: 1040 litre su, çok sayıda bambu filizi, 200 hindistan cevizi, tatlı patates, su kabağı, çeşitli meyveler ve kök bitkiler. Dört bir yan deniz olunca balık da kaçınılmaz bir besin kaynağı. Uçan balık, yunus balığı (yunustan farklı), sarı yüzgeçli orkinos, palamut ve inanılmaz ama köpekbalığı avlamışlar.

Yolculuk 28 Nisan 1947 yılında Callao'dan (Peru) başlamış. Sonra Humbolt Akıntısı boyunca yol almışlar. Serüvenleri filmle ne kadar örtüşüyor bilmiyorum. Sadun Boro'nun Pupa Yelken kitabında muazzam dünya turunu okuduktan sonra, böyle bir karşılaştırmayı yapabilmek için doğrudan Heyerdahl'ın yazdığı Kon-Tiki kitabını okumam gerektiğinden eminim. Bir de sıcağı sıcağına yine Heyerdahl tarafından hazırlanan ve En İyi Belgesel Akademi Ödülü'nü kucaklayan belgeseli izlemek gerektiğinden. Ama filmdeki zorlukların yarısını yaşadıklarını düşünsem bile, müzede gördüklerimle birleştirince ortaya yine eşi benzeri bulunmayan, büyük cesaret isteyen bir macera çıkıyor. Maceranın başlangıcı kadar kesin olan bir şey de bitişi: 7 Ağustos'ta sal bir resife çarpıyor ve karaya oturuyor. Tuamotu takımadalarında Raroria atolünün yerleşim olmayan bir adacığı. Yalnız geçirdikleri birkaç gün sonrasında yerliler tarafından geleneksel danslar ve festivallerle karşılanmışlar. Sefer sonunda ekip 101 günde, ortalama 2,8 km/saatte 6980 km yol kat etmiş.


Kon-Tiki Filmi 


Film, Norveç'in Bolgen (Dalga) filmi gibi Hollywood'a göz kırpan bir havada ama neyse ki onun gibi ipin ucunu kaçırmıyor. Oyuncu seçimleri gayet yerinde ve benim gibi meraklılar için muhteşem Kon-Tiki macerasının biraz abartılmış ama genel olarak akla yatkın bir anlatımını izleme fırsatı sunuyor. Özellikle cam gibi deniz çekimleri, olayı yaşıyormuş hissi sağlamaya oldukça yaklaştırıyor. Filmin sonunu müze sayesinde çok iyi bilmeme rağmen her adımlarını kaydettikleri kamera veya defterler suya düşecek diye yüreğim ağzıma geldi açıkçası. Bir de aynı türbülans gibi dalgadan da ödümün koptuğunu, Heyerdahl'dan daha iyi yüzme bilmediğimi ve etrafın köpekbalığı kaynadığını hesaba katınca iyice tüylerim ürperdi. Ne var ki, köpekbalığı avını "Sen benim papağanımı öldürdün, ben de seni öldüreceğim hain köpekbalığı" hırsıyla mı yaptılar, şüpheliyim.

Film, Hollywoodvari olmak için Heyerdahl'ın özel hayatına da epey odaklanıyor. Gözü ilgilendiği bilim dalından başka bir şeyi görmeyen idealist adamın karısın sabrının taşması ve çocuklarını alıp kaçması klişe ama olması muhtemel bir durum. Filmde sponsor bulma zorluklarını da uzun uzadıya görebiliyoruz. Bu kadar zor olmuş mudur bilmiyorum ama böyle çılgın bir fikre hemen atlayacak birini bulmak da kolay olmasa gerek. (Gerçi o dönemi düşününce, o şartlarda başarıldığında benzersiz bir reklam fırsatı.) Film boyunca, Heyerdahl'ın deney geçersiz olmasın diye dağılmak üzere olan kütükleri metal tellerle bağlatmaması, yelken dışında itici gücü olmayan salın gitgide rotasından sapıp tehlikeli sulara doğru ilerlemesi gibi ayrıntılar da heyecanı dorukta tutmaya yardımcı oluyor. Evet, yüzme bilmemesine rağmen. Öyle bir adanmışlık...

Film en sonunda gerçek karakterlerden (muhtemelen filmdeki elemanların monte edildiği) görüntüler ve Kon-Tiki seferinden sonra neler yaptıkları hakkında bilgi eklemekten de geri durmamış. Anladığım kadarıyla ekipteki her bir adam iyice adrenalin bağımlısı olmuş. Thor Heyerdahl, bu seyahat hakkında yazdığı kitap ve hazırladığı Oscarlı belgeselden sonra, hayatına deneysel arkeolog, yazar ve kaşif olarak devam etmiş. Filmden sonra bu çılgın adam hakkında biraz daha araştırma yapınca Kon-Tiki'den sonra deneylere doymayıp papirüsten yapılmış bir tekneyle Fas'tan Güney Amerika'ya doğru yola çıkmış. Teknenin adı da Ra, bu sefer Mısır güneş tanrısı. Tekne suya dayanamaz hale gelince yarıda kesmiş. Heyerdahl'ın kitabında pes etmek yazmadığı için 1970 yılında bu sefer Ra II ile yolculuğu tamamlamış. Herkese ve her şeye rağmen insanın bildiğini okuması gerekiyor galiba.

Thor Heyerdahl

Belgesel ve Kitap


Kon-Tiki belgeseli hakkında şu an çok ayrıntılı bir şey anlatmam mümkün değil. Hepimizin ulaşabileceği bilgiler belki: 1950 tarihli, Thor Heyerdahl tarafından yazılıp yönetilmiş ve En İyi Belgesel heykelciğini kapmış. Kon-Tiki kitabına gelince: İlk olarak Doğan Kardeş Yayınları tarafından 1954 yılında basılmış. Şu an Nemesis Kitap'ta baskısı var görünüyor ama kitabı incelemediğim için kalitesi hakkında bir yorum yapamayacağım. İngilizcesi de Amazon gibi sitelerde satışta.

Dediğim gibi, Kon-Tiki Müzesi'ni ziyaret etmek ve bu maceradan haberdar olmak istifa kararımı etkilemiş olabilir. Ayrıca, sizin bizim gibi insanların, evet süper kahramanlar değil kanlı canlı insanların, böyle bir şeyi başarabilmesi büyük bir ilham kaynağı oldu bana. Bir konuda "acaba yapabilir miyim?" diye düşündüğümde artık referans alabileceğim bir isim daha var: Thor Heyerdahl. Bir de tabii Kon-Tiki'nin ışıldayan yüzü...


Kaynak:

https://en.wikipedia.org/wiki/Kon-Tiki_expedition

Benzer Yazılar

0 yorum